içinde

Çağdaş Üniversiteler Bir Tür Kanserden Acı Çekiyor mu?

Biyologlar ve tıp pratisyenleri, kapsamlı bilimsel araştırmalar ve testlerle, her canlı organizmanın hücrelerini yavaş yavaş olgunlaştıkça yenilediğini kanıtladılar. Proust’un “bir ulus muazzam bir organize birey birikimi” metaforunu kabul edersek, o zaman kültürel normlar değiştiğinde, bütün bir varlık olarak ulus da değişir. Bu varsayıma dayalı olarak, bir ulus, bir ülke veya genel olarak herhangi bir toplum, kurucu hücreleri bilinmeyen sonuçlarla önceki statülerini değiştirirse, eleştirmenleri tarafından “hasta” olarak nitelendirilebilir. Bu alanda, çağdaş üniversitelerin yaşadığı kriz, insanların değerlerinde, normlarında, önceliklerinde ve ideolojisinde tespit edilen değişikliklerin bir sonucu olmalıdır. Bu nedenle, bireysel hücreler rollerini değiştirdikçe, eleştirmenler akademik ortamda yeni bir tür “hastalık”, Miller ve Miyoshi gibi bilim adamlarına göre tamamen önce yeterince tedavi edilmesi gereken yeni bir “kanser” türü olduğunu belirtmişlerdir kurumların temel eğitim amacını yok eder.

Tıpkı bir insan organizmasının maddenin daha küçük parçalarıyla inşa edilmesi gibi, çağdaş üniversite de öğrenciler, profesörler, yöneticiler ve şirketler gibi daha birçok paydaşın birikimidir. Bu gruplar, bir kurumun temellerini paylaşır ve çeşitli hedeflere ulaşmak için çabalar. Geçmişte, farklı görüşler var olmasına ve fikir ayrılığı mevcut olmasına rağmen, genel kurumun birliği tehlikeye girmemişti. Ne yazık ki bugün, kapitalist hegemonyanın teşvik ettiği sosyoekonomik değişiklikler nedeniyle, çelişkili çıkarlar, geniş akademik şemsiye altında birliği tehdit eden çeşitli üniversite gruplarını bölmüştür. Ancak kurumsal müdahalede bir sorun mu var ve neden bu büyüklükte bir kriz yaratmayı başardı? Üniversiteler “kanserden” muzdarip mi?

Özellikle akademik kurumların çoğunluğunun özel olduğu Amerika Birleşik Devletleri gibi ilçelerde, üniversite herhangi bir sektördeki bir şirketinkine benzer ekonomik çıkarları olan başka bir tür tüzel kişilik olarak kabul edilir. Üniversiteler, kar amacı gütmeyen kurumlar olsalar da, sadece hayatta kalmakla kalmayıp, aynı zamanda öğrettikleri bilgileri benzersiz satış noktaları olarak kullanarak şiddetli bir ortamda rekabet ettikleri için gelişmek zorundadırlar. Nitekim bugün Üniversiteler, doğalarını bir şirkete dönüştürerek, özgür bilgi ve hakikatin aracıları haline geldi. Bu tartışılmaz bir gerçektir, tüm bu krizin rotası budur. Ek olarak, bu canlı organizmanın bireysel hücreleri 21. yüzyılın ekonomik değişimlerinin etkisini ve derecesini fark ettikçe, çağdaş üniversitenin bu yeni rolüne yatırım yapmaya başladılar ve onu yüksek eğitimli tüketiciler için yeterli hazırlık alanı olarak gördüler ve yöneticiler.

Asıl soruya dönersek, çağdaş üniversitelerin “kanser” hastası olup olmadığı, bence cevap evet. Bu farkındalık, göründüğü kadar kışkırtıcı değil. Üniversiteler, mutlaka bir isyan doğası ile değil, değişimi teşvik etme güçlerinin farkına vardılar, Batı’nın akademik kurumları öne çıkıp yeni bir eğitim biçimi önermek üzereler.

Çağdaş üniversitenin bu yeni rolü, başlangıçta tanıtıldıkları dönemdeki disiplinlerarası çalışmalar gibi devrim niteliğinde olmayabilir, ancak esas odak noktası kendi eleştirel yargısı olacağı için doğası ve ölçeği bakımından radikal ve güçlü olacaktır. rolü ve ilkeleri, temel saygı değerine ve çeşitliliği kabul etme ve talep etme kavramına dayanacaktır. Kurum tarafından desteklenen yeni karakteri daha iyi sattığı için değil, farklı akademik geçmişler ve görüşler aracılığıyla gerçek yenilikler üretilebildiği için.

Ne düşünüyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

GIPHY App Key not set. Please check settings

İyi Bir Web Sitesi Barındırıcısı Seçmek İçin SEO Rehberi

Sırt Ağrısı İçin Buz Masajı