‘Erime potası’ terimi, farklı kültür ve dinlerden insanlar tarafından oluşturulan toplumların, bu kültürlerin bireysel özelliklerini bir dereceye kadar yitirdikleri yeni sosyal ve kültürel formlar üreteceği fikrini ifade eder. Böylece kaptaki ‘malzemeler’ kaynaşır ve tamamen yeni bir ürün oluşturur. Günümüzde bu terim genellikle bazen doğru kullanılmamaktadır. Bilim adamları ve demograflar, “eritme potası” nın Amerikalıların ulusal kimliğini doğru bir şekilde tanımlamadığı konusunda hemfikir. Amerikalı demograf Bill Frey, ülkeyi üç bölgeye ayırıyor ve yalnızca bir bölgeyi ‘Melting Pot’ olarak etiketliyor.
Eritme potası teorisinin tarihi, ilk göç dalgasının zamanından kaynaklanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri yalnızca fırsatlar ülkesi olarak değil, tüm (Avrupa) uluslarından bireylerin yeni bir insan ırkına dönüştüğü bir toplum olarak hayal edildi. Daha sonra, 1908’de, I.rael Zangwill bu terimi prodüksiyonu için bir başlık olarak kullandı – Amerika’nın tüm etnik kökenlerin ve kültürlerin uyumlu bir bütün halinde mutlu bir şekilde eridiği bir Cennet olarak vizyonu. O zamandan itibaren terim yaygınlaştı.
Ama bugün, Amerika Birleşik Devletleri bir eritme potası değil, daha çok bir ‘salata kasesi’ veya bir ‘mozaik’ gibi görünüyor. Farklı etnik kökenler ve gruplar birbirleriyle ilişkilerini korurken farklı kimliklerini de korurlar.
Ülke bölgesel özelliklere sahiptir. Bu bölgeler farklı göç ve iç göç akımları ile şekilleniyor. Frey, ‘Amerika’nın ırksal ve etnik açıdan daha çeşitli hale geldiği doğru olsa da, bu çeşitlilik ülke genelinde neredeyse eşit bir şekilde yayılmıyor’ diyor.
Yeni bölümüne (üç bölge) göre, Melting Pot, Alaska, California, Florida, Hawaii, Illinois, New Jersey, New York, New Mexico ve Texas’tan oluşuyor. Bu eyaletler, ülkenin birleşik İspanyol ve Asya nüfusunun% 74’üne, ancak toplam nüfusunun yalnızca% 41’ine ev sahipliği yapıyor. Göçmenlerin çoğu, çoğu kıyı metropol bölgelerinde kümelenir: New York, Los Angeles, San Diego, San Francisco, Miami, vb. Göçmenlerin ezici çoğunluğu Asya ve Latin Amerika, Meksika, Orta Amerika ülkeleri, Filipinler, Kore, ve Güneydoğu Asya.
Aile birleşimini vurgulayan ve göçün zincirler halinde gerçekleşmesini teşvik eden, kökenlileri hem başlangıçta hem de varış noktasında birbirine bağlayan nispeten yeni bir göç politikası var. Kanunun beyaz Avrupalıların lehine olduğu suçlamalarına bir yanıt olan bu yeni politika, halihazırda Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan göçmenlerin akrabalarını getirmelerine ve daha fazla akraba getirmelerine izin verdi. Sonuç olarak, Amerika yılda 1 milyon kadar yeni gelen kişiyi kendine çekiyor ve şu anda her 10 kişiden 1’inin yabancı doğduğu noktaya kadar.
Bu ‘yeni’ eritme potası esasen Beyazların eritme potası değil, dahası Beyazları kaybediyor. Frey, “Bu kayıplar hem merkezi şehirlerde hem de banliyö topluluklarında meydana geliyor ve çeşitlilikten bir kaçıştan çok şehircilikten bir kaçışı yansıtıyor.
2000 Sayımı, ‘göç yollarının’ değişmekte olduğunu ve etnik gruplar arasında farklı ilişkilerin geliştiğini göstermektedir. Orijinal eritme potası teorisinin modası geçmiş ve Amerikalıların ulusal kimliğini tam olarak tanımlamıyor. Bugün, etnik kimliğini ve kültürel köklerini bir bütün halinde eritmekten daha çok korumaya vurgu yapılıyor.
GIPHY App Key not set. Please check settings