Geçen gün, birkaç yıl önce üstlendiğim eski bir iş fırsatından kalan bir kutu malzeme ile karşılaştığımda, yaklaşan taşınmaya hazırlanmak için ev ofisimi boşaltıyordum. Mükemmel bir iş fırsatıydı ama bana göre değildi. Geriye dönüp baktığımda, bunun benim için doğru olmadığını o zaman bile biliyordum, ama kararlı bir şekilde iç sesimi görmezden geldim ve yine de onu takip ettim.
Bu evrak ve malzeme kutusunu gözden geçirirken, utanç ve pişmanlıkla yüzümün alev aldığını hissettim. O zamanlar daha kolay göründüğü için gerçek çağrımı görmezden gelebileceğimi ve başka bir yol izleyebileceğimi düşünecek kadar nasıl bu kadar aptal olabildim? İşe yaramak için ne kadar uğraştığımı ortaya koyan kanıtlar kutuya dağılmıştı: Katıldığım randevu ve eğitim derslerinin kayıtları, tasarladığım broşürler, özenle yazdığım satış mektupları ve hatta yazdığım motivasyon notları kendimi devam etmem için cesaretlendirmek.
Bir kutu pişmanlıkla yüz yüze gelmek rahatsız edici bir duygu. Bu iş fırsatı için harcadığım tüm zamanı düşündüm ve en başından beri içsel çağrımı dinleseydim bugün nerede olacağımı merak ettim.
Kutuyu boşaltmaya ve eski evrakları parçalamaya başladığımda, biraz daha hafif hissetmeye ve düşüncelerim kaymaya başladı. Bu iş fırsatı için harcadığım zaman gerçekten boşa mı gitti? Geriye dönüp baktığımda, olmadığını görebiliyorum. Bu deneyimden o kadar çok şey öğrendim ki, bazıları işle ilgili – ama çoğunlukla kendimle ilgili. Benim gerçek amacım olmasa da, zamanın iyi harcandığını kabul etmem gerekirdi. Hayat yolumda bir dolambaçlı yoldan gittim. Belki de nedenlerim (korku ve inkar) en yüce değildi, ama deneyim daha az değerli değildi.
Belki de dolabınızda, sadece duygusal düzeyde bile olsa, pişmanlıklarla dolu bir kutunuz vardır. Geçmişte yaptığınız işlerden veya hayatınıza değerli bir şey katmıyormuş gibi görünse bile bağlı kaldığınız ilişkilerden pişman mısınız? Daha gençken üniversiteye gitmiş olmayı mı, yoksa başka bir ana dal seçmiş olmayı mı isterdin? Geçmişte yaptığın, seni şimdi utançtan utandıran seçimler var mı?
Çoğumuz kendimize karşı gerçekten sert olma, mükemmelliği bekleme ve daha azını bekleme eğilimindeyiz. Ancak kendimizden her seferinde mükemmel kararlar almamızı beklemek gerçekçi değil. Ortaya çıkabilecek çok sayıda bilinmeyen faktör var ve doğru seçimi yaptığımızdan kesinlikle emin olsak bile, beklediğimiz gibi sonuçlanmayabilir.
Bunu düşünmeyi bıraktığınızda, hayatta gerçekten doğru ya da yanlış kararlar yoktur. Her seçim bizi basitçe farklı bir yola götürür ve her birinden değerli bir şeyler öğrenebiliriz. Bir şeyin sandığımız gibi yürümemesi, zahmete değmeyeceği anlamına gelmez.
Ancak deneyimlerime göre, kalbimizi dinlemek için zaman ayırırsak yolculuk çok daha keyifli hale geliyor. İç sesimizin bizi en doğru hissettiren seçimlere yönlendirmesine izin verdiğimizde, işte o zaman gerçek sihir gerçekleşmeye başlar. Derslerimiz daha zengin ve daha anlamlı hale geliyor. Yaptığımız her seçimde yeni bir yola girerken bir heyecan ve ilham duygusu hissediyoruz. “Hatalarımız” bile düpedüz komik değilse bile daha değerli görünüyor. Zaaflarımıza gülebilir ve onlardan öğrenebiliriz. En önemlisi, yolculuğun varış noktası olduğunun farkındayız.
Söylendiği gibi, “geriye bakış 20/20’dir”. Bugün sahip olduğumuz bilgilerle geriye dönüp baktığımızda vizyonumuz çok daha net. Ama her zaman büyük resmi görme yeteneğimiz olsaydı, bu, öğrenmek ve büyümek için harcanan bir hayatın amacını bozmaz mıydı? Şu anda tüm cevaplara sahip olmamamız gerekiyor. Sanırım çoğumuz zaman zaman bunu unutuyoruz.
Pişmanlık kutum artık gitti ve aslında onları pişmanlık olarak görmüyorum. Bunun yerine, yeni deneyimlerle doldurmaya başlamak için can attığım büyük bir boş kutum var. Gelecekte geriye dönüp onlar hakkında kırmızı yüzlü hissedecek miyim? Muhtemelen. Ya da belki sadece gülümseyeceğim ve biraz daha öğrenme ve gelişme şansı için minnettar olacağım. 🙂
GIPHY App Key not set. Please check settings