içinde

Modern toplum insanları çıldırtıyor mu?

Stres ve kaygı, herkesin ve herkesin uğraşması gereken şeylerdir. Modern uygarlığın tipik insana yüklediği zihinsel baskılar ve baskılar, şu anda sahip olduğumuz sosyal tabakalar içinde yaşamak için ödenmesi gereken bir bedeldir. İnsanların stres ve baskıya katlanmak zorunda kalmaları, kültürlerine ve çalışma ortamlarına uyum sağlamak için zihinsel araçlar geliştirmeye ihtiyaç duymaları anlaşılabilir, ancak bazıları için bu yük dayanamayacak kadar büyük. İnsan zihni hassas bir araçtır, kırılma noktasına kadar uzatılabilen algoritmaları ve protokolleri olan bir bilgisayar programıdır. Ortalama bir insan ya modern dünyanın doğasında olan stres ve kaygı ile başa çıkma kapasitesine sahiptir, ancak diğerleri o kadar şanslı değildir. Bugün yaşadığımız dünyanın, kayıtlara geçmiş herhangi bir çağdan daha fazla, tedavi edilemeyecek kadar çılgın bir nüfus yüzdesine sahip olduğu öne sürüldü.

Aslında, insanlara baskı yapılan stres ve endişe, daha az adapte olmuş zihinleri kırılma noktasına kadar uzatabilir. Sosyal normlara uymanın yanı sıra, kişi aynı zamanda çalışma kültürü, kişinin cinsiyetine yüklenen talepler, sahip olduğu sosyal görevler ve aynı zamanda kişinin bireyselliğini korurken uyum sağlama ihtiyacıyla da ilgilenmek zorundadır. Bu inanılmaz miktardaki stres ve endişe, bazı kişilikler veya zihniyetlerle birleştiğinde, deliliği kucaklayan birine neden olabilir. Pek çok yönden, tamamen delilik, toplumun, işin ve kültürün bir insana dayattığı stres ve endişeden kaçmanın bir yoludur. Bu alışılmadık bir manzara, ancak hayatındaki olaylardan öylesine strese giren birini, kendisini dur işaretiyle karmaşık bir felsefi tartışmada bulabilecek birisini görmek imkansız değil.

Bir zamanlar çizgi roman karakteri Joker tarafından söylendiği gibi, birinin çılgına dönmesi için gerçekten gereken tek şey “gerçekten kötü bir gün” idi. Ne yazık ki, kişi her şeyi bağlam içine aldığında ve günlük olarak gezinmesi gereken binlerce katman düşünüldüğünde, dünyadaki en az bir kişinin o “gerçekten kötü gün” geçirme olasılığı nispeten yüksektir. Buna yol açabilecek belirli bir kombinasyon yoktur, sadece kopmaya daha yatkın olan belirli bir kişilik profili de yoktur. Gerçek şu ki, bunların hepsi büyük ölçüde şartlara ve şansa dayanıyor. Bazıları için, o kişinin hayatında bir fark yaratmak, zihninin artık gerginliği kaldıramayacak kadar önemli bir değişikliğe neden olması için yalnızca tek bir olay gerekir. Diğerleri için boşanma evraklarının sunulması, işini kaybetmesi, kanser olduğunu öğrenmesi, sokağın ortasında körü körüne soyulması ve en küçük kızının “kaybettiği” için öldüğünü öğrenmesi gerekiyordu.

Bazı analistlere göre modern çağ, tek bir birey için o kadar çok karmaşıklık ve görevle yapılandırıldı ki, tamamen delirmek o kadar da zor değil. Bununla birlikte, deliliğin uzun vadeli bir gelişme olması kesinlikle mümkündür. İşyerindeki veya bazı sosyal çevrelerdeki insanlar bir şekilde yavaş yavaş delilik geliştiriyor olabilirler, ancak sinir krizini tetikleyecek o tek, tanımlayıcı andan yoksundurlar. Deliliğin ortaya çıkması her zaman anlık olmak zorunda değildir, çünkü kişinin “akıl sağlığının” bozulması, bir ömür boyu sürebilen yavaş bir süreç olabilir ve sadece tek bir olayla, meşhur psikolojik noktaya dönülmez bir kapı açmak için yeterlidir.

Ne düşünüyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

GIPHY App Key not set. Please check settings

Zindeyseniz Sağlık Gerçekten Önemli mi?

Doğal Ağrı Tedavisi Gerçekten Var mı?