İnsanların uyumaya ihtiyacı olduğu gerçeğini kimse tartışamaz. Çalışmalar, uyku eksikliğini bağışıklık sistemindeki bozulmalardan bilişsel eksikliklere ve kilo kontrolünün kaybına kadar her şeye bağladı. Psikiyatrik sorunlar da uzun süreli uyku yoksunluğuyla ilişkilendirilmiştir. Uykusuzluk ve psikolojik bozuklukların birbiriyle yakından bağlantılı olduğunu kanıtlayabilecek birçok araştırma yapılmıştır.
Psikiyatrik bozukluklar, bir kişinin iyi bir gece uykusu alma yeteneğini kaybettiği tıbbi durum olan uykusuzluğun önde gelen nedenidir. Çalışmalar ayrıca şizofreni ve depresyon gibi uyku ve psikiyatrik bozuklukların yakından ilişkili olduğunu kanıtlamıştır. Benzer şekilde, psikiyatrik bozukluğu olan kişilerde gündüz uykululuk, yorgunluk ve kabuslar gibi başka uyku sorunları vardır. Uyku eksikliği, paranoya ve halüsinasyonlar gibi psikiyatrik sorunlara da neden olabilir. Uykudaki zorluklar, kişinin kafasını karıştırarak veya hüsrana uğratarak, ayrıca ağrıya ve diğer tıbbi sorunlara daha duyarlı hale getirerek psikiyatrik bozuklukları daha da kötüleştirebilir.
Depresyonda olan insanlar erken kalkma eğilimindedir ve sonra tekrar uyumakta zorlanırlar. Bir kişinin aldığı uyku miktarı hastalığı ve mizacı üzerinde etkili olduğundan, bu onların depresyonunu daha da kötüleştirebilir. Psikiyatrik bir hastalığı olmayan ancak uykusuzluktan muzdarip olan kişilerin, yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde depresyon gibi bir rahatsızlığa yakalanma olasılıkları daha yüksektir.
Uykudan mahrum olanların genellikle huysuz, perişan ve birlikte olmanın pek eğlenceli olmadığı bir sır değil. Uykunun işlevlerinden biri, beyin devrelerimizin duygusal kapasitesini sıfırlamak ve yenilemektir, böylece günün duygusal zorluklarına uygun yollarla yaklaşabiliriz. Kişi yeterince uyumazsa mantıksız seçimler yapıyor olacaktır.
Doktorlar ve sosyologlar, Amerikalıların dünyadaki en uykusuz insanlar arasında olduğu konusunda hemfikir. Ulusal Uyku Vakfı tarafından 2005 yılında yapılan bir ankete göre, Amerikalıların yaklaşık yüzde 40’ı geceleri yedi saatten az uyuyor ve yüzde 75’i haftada bir veya iki gece bir tür uyku bozukluğu yaşadığını bildirdi.
Araştırmaya göre uyku eksikliği, konsantrasyon ve hafıza kaybına neden olabilir ve insanları daha halsiz hale getirebilir ve daha yavaş ve daha az koordineli motor beceriler sergileyebilir. Uykusuzluk, beynin bazı bölümlerindeki aktiviteyi anormal şekilde artırırken bağışıklık sistemini zayıflatır – bu, çeşitli psikiyatrik bozukluklarla ilişkili bir faktördür. Kişi yeterince uyumazsa, en azından Harvard Tıp Fakültesi ve Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi (UCLA) araştırmalarına göre psikiyatrik bir bozukluk geliştirme şansı çok daha yüksektir. Söz konusu araştırma, gönüllülerden alınan beyin taramalarının, uykudan mahrum kalan beynin yorgun ve anormal derecede duygusal hale geldiğini gösterdiğini gösterdi. Harvard ve UCLA araştırmacıları, 35 saat uyumayan 35 gönüllü katılımcıya sahipti. Onları üzmeyi veya kızdırmayı amaçlayan resimlere baktıklarında beynin bazı bölümlerinde muazzam bir aktivite keşfettiler. Araştırmacılar, fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) yardımıyla, gönüllülerin beyinlerindeki kan akışını uyku yoksunluğu sonrasında ve sırasında gerçek zamanlı olarak inceleyebildiler. Teknoloji, beynin hangi bölümlerinin en çok aktivite yaşadığını ortaya koyuyor.
Uykusuz geçen uzun bir aradan sonra, katılımcılardan duygusal bir tepkiyi tetiklemek için tasarlanmış görüntülere bakmaları istendi. Bilim adamları ayrıca, amigdala’nın görüntülere uykusuz olmayanlara kıyasla% 60 daha fazla tepki gösterdiğini açıkladı. Amigdala, beynin duygusal reaksiyonlarla bağlantılı bir parçasıdır.
Ancak uyku uzmanları, daha fazla çalışmanın sadece uyku bozukluklarını değil, depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik sorunları tedavi etmek için rafine seçenekler sunabileceğinden umutlu. Bu, uykusuz bir gecenin, aksi takdirde hiçbir sorun yaşamadan tahammül edebilecekleri duygusal zorluklara aşırı tepki vermelerine neden olabileceği anlamına gelir.
GIPHY App Key not set. Please check settings