içinde

“Kırılma Noktası: Deliliğin Arkasındaki Faktörler”

Birini deliliğe ne sürükleyebilir? Elbette, delilik genellikle anlaşılan (veya yanlış anlaşılan) bir şeydir ve genellikle halkın bilincinde bir tür damgalama taşır. Modern psikoloji ve psikiyatriye inanıyorsanız, bir kişinin bir ömür boyu geliştirebileceği, kelimenin tam anlamıyla binlerce delilik biçimi vardır. Bunlardan bazıları, depresyon gibi geçicidir, bazıları ise sosyal kaygı gibi, bir kişinin geçmesi için daha fazla çalışma gerektirir. Bununla birlikte, insanların yaşadığı delilik biçimlerinin çoğunu gerçekte neyin doğurduğuna dair bazı ortak noktalar var gibi görünüyor. Hangisi soruyu gündeme getiriyor: Bir kişinin zihinsel sağlığının istikrarını tehlikeye atan ortak, altta yatan bir tetikleyici var mı?

Yaygın (ve birkaç nadir) akıl sağlığı sorunlarının çoğu ikisinden biri tarafından tetiklendiğinden, stres ve anksiyete gibi şeyler sıklıkla bahsedilir. Strese sürekli maruz kalma, sonunda bir kişiyi “kırılma noktasının” ötesine, daha sonra dış faktörlerden etkilenen delilik biçiminin ötesine itebilir. Bu genellikle uzun ve yorucu bir süreçtir çünkü çoğu insan bu tür şeylere karşı belli bir düzeyde direnç gösterir, bu da stresli dönemden en azından bozulmadan hayatta kalmalarına izin verir. Ek olarak, nüfusun çoğu bu teorinin kanıtı olarak hizmet ettiği için süreç gerçekten delilikle sonuçlanmayabilir. Uzun süreli stres, bir kişinin davranışını ve bakış açısını etkileyebilir, ancak diğer birkaç faktörün de bunun etkisini artırabileceği veya azaltabileceği de bilinmektedir. Bazı durumlarda, kişinin kişisel bakış açısına bağlı olarak, stres ve kaygı yalnızca tam tersi bir etkiye sahip olabilir.

Duyguların aynı zamanda insanları deliliğe sürüklemede veya itmede kritik bir rol oynadığı söyleniyor, duygular zihinsel sağlığa çok yakından bağlı. Bir kişinin duygusal durumu genellikle bir kişinin göreceli zihinsel istikrar durumunun bir yansıması olabilir, ancak aynı zamanda parçalanmış akıl sağlığının da bir etkisi olabilir. Duyguların bir kişinin düşünce süreçlerini bozup etkileyebileceğinden ve onlara normalde yapmayacakları şeyleri yaptırabileceğinden şüphe yoktur. Ayrıca, aşırı duygusal durumların ve ağır duygusal travmanın bir kişinin zihnini kalıcı olarak etkileyebileceği ve çoğu zaman sonunda üstesinden gelinmesi için terapi gerektiren bir duruma neden olabileceği de belirtilmiştir. Bununla birlikte, duyguların kendi başına bir faktör değil, yalnızca stres ve baskının etkilerini artırdığı tartışılabilir.

Travmanın, bir kişinin akıl sağlığı üzerinde, özellikle de biçimlendirici yıllarda meydana gelmesi durumunda, şiddetli etkilere sahip olduğu da sıklıkla belirtilir. Travma kurbanlarının katlanmak zorunda olduğu aşırı psikolojik ve duygusal etki, çoğu zaman bazılarını kırılma noktasını aşmaya zorlayarak zihinsel sağlıkları üzerinde kalıcı etkilere neden olabilir. Bununla birlikte, travmanın stresli ve duygusal faktörlerin bir kombinasyonundan biraz daha fazlası olma eğiliminde olduğu ve genellikle ekstrem koşullarla karıştırıldığı unutulmamalıdır. Kişinin ruhunun savunmasızlığı, burada, deliliğin diğer potansiyel nedenlerinden daha büyük bir rol oynar, bu da, daha sonra yaşamda karşılaşılan travmanın, çocuklukta karşılaşılan benzer olaylarla neden aynı genel etkiye sahip olmadığını açıklar.

Nihayetinde, akıl sağlığı gibi, delilik de bireysel olarak tanımlanması gereken bir şeydir. Belirli bir toplumda bir kişi için aklı başında olan şey, aynı toplumdaki farklı bir kişi tarafından böyle görülmeyebilir. Delilik, bu durumda bir bağlam meselesidir ve bu, bazı psikolojik metinlerin yaptığı varsayımdır.

Ne düşünüyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

GIPHY App Key not set. Please check settings

“A Better You” Kişisel gelişim için 7 günlük programınız

“Araba Kazaları: Sonraki Yaşama Giden Otoban”