içinde

Endişeli miyiz?

Sözlük, kaygıyı tehlike veya talihsizlik korkusunun neden olduğu zihinsel sıkıntı olarak tanımlar. Aynı zamanda bazı ruhsal bozukluk türlerinde ortaya çıkan bir endişe ve ruhsal gerilim durumu olarak da tanımlanmaktadır. Genellikle, planlı veya başka türlü gelecekteki olayların öngörülmesinden kaynaklanan huzursuzluk hissi olarak tanımlanır.

Herkes hayatının bir noktasında bir çeşit endişe yaşadı. Yaklaşan bir sınav veya tez sunumu gibi ortak olaylar; ya da sevilen biri hastalandığında; ya da bilmediğiniz yerlere gittiğinizde — tüm bunlar kıpır kıpır ve endişeli hissetmenize neden olabilir. Bununla birlikte, en küçük şeylerden kaynaklanan aşırı sıkıntı bir bozukluk olarak kabul edilebilir ve tedavi edilmesi gerekir. Diğer anksiyete semptomları arasında çarpıntı; nefes darlığı; terlemek; titreyen; boğulma hissi; göğüs ağrısı; mide bulantısı veya mide rahatsızlıkları; baş dönmesi; uyuşma veya karıncalanma; ve titreme veya sıcak basması.

Peki anksiyete bozukluklarına ne sebep olur? Bilim adamları bunu, dördü genetik, kişilik, beyin kimyası ve çevresel faktörler olan birçok faktöre bağlamaktadır. Araştırmacılar, aile geçmişinin birinin anksiyete bozukluğu geliştirme olasılığının yüksek olmasına katkıda bulunduğunu varsayıyorlar. Biri endişeli bir ailenin etrafında büyütülürse, büyüyen bir kişinin de endişeli olma şansı çok yüksek olacaktır. Kişilik de büyük rol oynar. Özsaygısı düşük ve başa çıkma becerileri zayıf olan kişilerde de anksiyete bozuklukları gelişme olasılığı yüksektir.

Anksiyete bozuklukları, beyinde nörotransmiterler olarak adlandırılan yüksek düzeyde beyin kimyasalları ile ilişkilidir. Nörotransmiterler, dürtüleri ileten kimyasal habercilerdir. Bazı nörotransmiterlerdeki dengesizlik, zihnin farklı durumlara tepki verme şeklini değiştirerek kaygıya yol açabilir.

İstismar, kaza veya ölüm gibi her türlü travma veya stresli durumlar anksiyete bozukluklarına yol açabilir. Stres ve kaygı el ele gider. Aşırı strese sürekli maruz kaldıkça kaygı seviyeleri yükselir. Ayrıca alkol, kafein ve nikotin gibi bağımlılık yapıcı maddelerden sürekli kullanım veya aniden çekilme de kaygıyı daha da kötüleştirebilir.

Çoğu zaman çok fazla endişelenmek kaygı panik ataklarına yol açar. Bunlar, hiçbir yerden ve görünürde hiçbir neden olmaksızın ortaya çıkan ezici korku dalgalanmalarıdır. Sadece beynin çalışma şeklini etkilemekle kalmaz, aynı zamanda vücudumuzun ana bezlerindeki değişiklikleri de tetikler. Bezler farklı türde uyarıcılar ve hormonları iki kez üretiyor, vücut hücrelerini aynı anda dolduruyor ve hastanın koşma, çıkma veya saklanma ihtiyacı hissetmesine neden oluyor. Bu, mantıksız korkuya dayandığından, insanların stresli olduklarında hissettikleri normal kaygıdan çok daha kötüdür.

Stres yönetimi, anksiyete bozukluklarının gelişmesini önlemeye yardımcı olabilir. Stresi yönetmenin iyi bir yolu yaşam tarzınızı iyileştirmektir. Yeterli miktarda uyuyun ve tam bir gün çalıştıktan sonra vücudun iyice dinlendiğinden emin olun. Kafein ve nikotin içeren ürünler gibi uyarıcıların alımı, stresinizi azaltmaya yardımcı olmayacağı ve hatta durumunuzu kötüleştirebileceği için azaltılmalıdır. Gevşeme egzersizleri yapmak da gergin kasları rahatlatacağı için stresli zamanlarda size yardımcı olacaktır. Son fakat en az değil, biraz nefes almayı unutmayın. Rahatlayın. Kaygı, vücudumuzun strese verdiği doğal tepkidir. Hayatlarımızı ele geçirmesine izin vermemiz bize bağlı. Kısa ve basit tutmak için, endişeli hissettiğinizde – durun, derin bir nefes alın, ona kadar sayın ve gevşeyin.

Ne düşünüyorsun?

Yazar isnet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GIPHY App Key not set. Please check settings

Kaygı mı? Endişelenmeye gerek yok.

Bir Afrikalı Bush Doktorunun Daha İyi Sağlık İçin Reçetesi