Korku ve Cadılar Bayramı muhtemelen sonsuza kadar iç içe olacak. Ne de olsa, “ölümün ve ötesinin daha korkunç yönlerini” kutlayan bir bayram, bazı zihinlerde korku imgeleri uyandırmalıdır. Bununla birlikte, tatille ilgili korku ve endişe bir yana, insanların Cadılar Bayramı etrafındaki davranışlarını gözlemlemek, genellikle insanların korkuyla nasıl başa çıktıklarına dair ilginç bir ikilem gösterebilir. Aynı kavram, çoğu kişiye korku filmi gibi kendilerini korkutmak için tasarlandığını bildikleri bir şeyi gönüllü olarak izleme seçeneği sunulduğunda da geçerlidir. Düzgün bir gözlem, çoğu zaman, çoğu insanın varsaymak istediği kadar anlaşılmasının o kadar kolay olmadığını açıkça gösterebilir.
Korku, olumsuz bir duygusal tepkidir. Çocukluğumuzdan beri hepimize anlatılan buydu. Korku ve kaygıyı olumsuz faktörler olarak kabul etmek, insanların içgüdüsel olarak korkuyu çeşitli istenmeyen kişilik özellikleriyle ilişkilendirmesiyle, temel insan ruhuna da derinlemesine yerleşmiştir. Korkudan kaçınma ya da en azından birinin korkusu ve endişesi sıradan gözlemciler tarafından hemen anlaşılamayacak kadar kontrol edilmesi, bazen bir kişinin ruh sağlığı düşünüldüğünde yan etkilere neden olabilir. Bu, özellikle korku gösterme isteksizliği hem psikolojik olarak tehlikeli hem de oldukça ironik olan kendi başına bir korku haline geldiğinde doğrudur.
Ancak bu, insanların ne kadar korkmak istediği ile pek örtüşmüyor. Sokaktaki rastgele bir kişinin bu eğilimi hemen kabul etmesi pek olası olmasa da çoğu psikolog, insanların korkmak istediğine inanır. Kamp ateşi etrafındaki hayalet hikayeleri, bol miktarda gerilim ve endişe içeren korku filmleri ve müstehcen riskli döngülere sahip hız trenleri faktör olarak alınır. Yukarıdakilerin her biri insanları korkutmak için kullanılabilir ve bazı akıl sağlığı uzmanlarına göre, yukarıdaki gibi şeylerin bizi korkutması, onları bu kadar sık yapmamıza neden oluyor. Ancak, beynin ve bedenin zevk aldığı korkunun kendisi değil, bu korkuya verilen hormonal tepkidir.
Çoğu psikolog ve doktor, bedenin ve zihnin, heyecanlı bir haldeyken vücudun ürettiği çeşitli kimyasalların getirdiği hislerin tadını çıkarmaya başladığına inanır. Bu maddelerden en çok bilineni adrenalin olacaktır, ancak devreye giren başka hormonlar ve biyokimyasallar da vardır. Vücudun bu maddelerin akışını artırmasını sağlamanın en kolay yolu korku hissetmektir, bu da insanların neden bazen korkabilecekleri durumlara kendilerini koymaya istekli olduklarını açıklar. Korku ve risk almanın neden olduğu adrenalin “telaşı”, tek etken olmasa bile, insanların ekstrem sporlardan zevk almasını da açıklayabilir. Korku filmleri ve hız trenleri gibi şeylerin bir dereceye kadar kontrollü ortamlar olması, insanların bunlara girmesini de kolaylaştırıyor. Korkuyu tetikleyen durum üzerindeki kontrol duygusu, hayatta kalma içgüdüsünün korkma arzusunu geçersiz kılmasına engel olmak için genellikle yeterlidir.
GIPHY App Key not set. Please check settings