içinde

Durum Kaygısı

Bildiğimiz şekliyle dünya ikiye bölünmüştür – zengin ve fakir. Çoğumuz, insanların bizi nasıl gördüğü, ne kadar maddi mal biriktirdiğimiz ya da ne kadar insanın bizi kabul ettiği konusunda başarıyı eşitleriz. Ayrıca başkaları üzerinde etkimiz ve kontrol sahibi olmak istiyoruz, bu da tabiri caizse merdivenin tepesine ulaşmak için bu kadar çabalamamızın en güçlü nedenlerinden biri. Ancak “zirvede” olmaya çalışma arayışı, yüksek bir sosyal statü veya kariyer statüsü elde etme konusunda daha fazla emilmemizle birlikte geri tepme eğilimindedir. Bazıları için başarıya olan bu meşguliyet, kaygı yoluna götürür.

Yazar Alain de Botton’a göre Statü Kaygısı, tamamen “sosyal merdiveni tırmanma” arzusu ve övgü ve halkın onayına duyulan açlıkla ilgilidir. Bu beğeni ve maddi refah arayışı, “sahip olanlar” ve “olmayanlar” için mücadele olmuştur. Statü ve refah için yapılan bu rekabet aynı zamanda züppelik, kendini beğenme veya kibir, pohpohlama ve kayıtsızlık gibi olumsuz tepkileri ve davranışları da beraberinde getirdi.

Bu tanınmak, “Jones’a ayak uydurmak” arzusu bizi çok fazla endişelendirdi; ve yavaş yavaş, arzu bedelini alır. Siz farkına bile varmadan ilişkilerinizin istikrarını etkiler. Ancak statü kaygısı sadece işyerindeki baskılardan kaynaklanmaz. Aynı zamanda kendi evlerimizde ve aile ilişkilerimizde de kök salabilir. Gözetimsiz bırakılırsa, bizi hayal kırıklığına uğratır ve memnuniyetsiz bırakır.

Aslında, artık çok materyalist ve statü bilincine sahip bir dünyada yaşadığımız için toplum büyük bir rol oynuyor. Paranın güç olduğu, paranın kral olduğu, paranın herkesin nihai statü sembolünü garanti ettiği bir toplumdur. Değerlerimiz artık kolayca dışsallıklara ve anlık tatminlere duyulan özlemle, 21. yüzyıl yaşamının fantezi ve kafa karıştırıcı standartları tarafından dikte ediliyor.

Kendimizi aşağıya doğru giden sarmalın bir parçası olmaktan alıkoymak için, yüksek sosyal konum ve maddi kazanç saplantısını gerçekten durdurmalıyız. Aşırı materyalizm duygusal ve psikolojik refahımızı etkiler. İnsanlar hayatta gerçekten önemli olan şeylere odaklanmaya başlamalı – hayattaki ilişkiler, anlam ve amaç.

Aksi takdirde bunu yapmak, yalnızca daha fazla endişe veya panik atakla sonuçlanır. Bu durum devam ettiğinde zihinsel, duygusal ve fiziksel olarak acı çekeriz. Aslında aşırı kaygı, insanları normal yaşamları sürdürmekten alıkoyan, güçten düşüren bir duruma bile dönüşebilir. Bu üzücü durumdaki kişiler, gerekli görülmesi halinde sırayla anti anksiyete ilaçları reçete edebilecek bir doktora veya psikiyatriste danışmalıdır.

Daha az gidilen yolu kullanarak düşünülmesi gereken başka yollar da var. Düşünme şeklinizi değiştirmeli ve harekete geçmelisiniz. Değer sistemlerimizi ve önceliklerimizi dönüştürerek, her gün karşılaştığımız farklı durumlara yönelik tutum ve tepkilerimizi de yavaş yavaş değiştiriyoruz. İnsanlar, rekabet etme ve kazanma konusundaki aşırı arzunun tuzağına düşmek yerine, herkesin kazanan olarak çıktığı bir “kazan-kazan” çözümü yaratma ihtiyacına gereken önemi vermelidir. Kolaylaşarak ve kendimizi kim olduğumuzu nasıl kabul edeceğimizi öğrenerek, hayatta, işte ve aşkta doğru perspektife sahip olabilirdik – ki bu dengeli, sağlıklı bir yaşam için çok önemlidir.

Stres ve kaygıyı ele almanın çeşitli yolları ve araçları vardır. Bazıları için bu, bir zihniyetini veya birinin bir şeylere bakışını değiştirmek kadar kolay olabilir. Diğerleri için tıbbi müdahale şarttır. Ancak sonuç şu ki, insanlar başkalarını önemsediklerini göstermeleri gerektiği kadar kendilerine de nasıl bakacaklarını öğrenmelidir. Hayatımızın zenginliğini gerçekten belirleyen şey, sadece ne kadar sahip olduğumuz değil, nasıl yaşadığımızdır. Yaşamdaki durumumuz, amacımızın asaleti ve eylemlerimizin kalitesi ile ölçülmelidir. “Başkalarının ne düşüneceği ve söyleyeceği” üzerinde durmak, sadece tek bir uykusuz gece veya güvensizlik nöbetleri yaşamaya değmez.

Nitekim 21. yüzyılda yaşamanın, en yetenekli ve en başarılı bireyi bile rahatsız etmeye yetecek kendine özgü zorlukları ve belirsizlikleri vardır. Ama elbette, hepimiz hayatta ilk sırada olmaktan daha fazlası olduğunu bilir ve buna inanırız. Daha sıklıkla, neden koştuğumuzu, nerede olduğumuzu ve yaşam yarışında nereye gittiğimizi bilmek daha önemlidir.

Ne düşünüyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

GIPHY App Key not set. Please check settings

Sabit Egzersiz Bisikletleri

Uzak Durmak: Kaçınmacı Kişilik Bozukluğu Hakkında Biraz Bilgi