Katolik Kilisesi’nin doktrini veya dogmasının daha baskın yorumlarına göre, doğum kontrolü tamamen yasak değildir. Seçilen yöntem doğal insan fizyolojik süreçlerini engellemediği, engellemediği veya değiştirmediği sürece, doğum kontrolünün seçilen biçimi tamamen kabul edilebilir. Bu, prezervatifler, haplar, bitkisel tentürler ve vasektomi gibi şeylerin ortalama, dindar Katolik çift için pencereden dışarı çıktığı anlamına gelir.
Bununla birlikte, yukarıda bahsedilen yöntemler, herkesin bildiği daha geleneksel (ve bazı daha alışılmadık) doğum kontrol biçimlerini etkin bir şekilde ortadan kaldırırken, “doğal aile planlaması” veya NFP olarak bilinen bir şeyi ortadan kaldırmaz. Bu arada, NFP teknikleri Katolik Kilisesi tarafından “resmi olarak” desteklenmektedir, bu nedenle teknik olarak bunları kullanarak dogmanın ihlali söz konusu değildir. Bu, elbette, yalnızca genel bir fikir birliğidir ve uygun kutsal kitapların ve öğretilerin yorumlanmasına bağlı olarak sorgulanabilir.
Tüm NFP doğum kontrol taktiklerinin kullandığı bir özellik, dişiyi gözlemlemektir. NFP, erkeğin genellikle her zaman doğurgan olduğu ve bu nedenle bu konuda hiçbir şey yapılamayacağı varsayımıyla çalışarak, kadın bedeninin belirtilerini okumaya odaklanır. Bilim ve eski bilim, kadın vücudunun fizyolojisinin doğurganlık ve kısırlık dönemlerinde belirli işaretler verdiğini göstermiştir. NFP el kitaplarının çoğuna göre, bu işaretleri okumak, çiftin belirli bir süre boyunca cinsel faaliyete girmesi durumunda gebelik riski olup olmadığını belirlemenin nispeten düşük riskli bir yoludur. Gözlenen belirtiler arasında vücut ısısı ve servikal bölgenin belirli özellikleri yer alır.
Diğerleri istatistiklere ve popüler Ritim Yöntemi gibi ortalama bilimsel verilere atıfta bulunur. Bu NFP biçimleri, kadında doğurganlığın yerleşik döngüsel doğasına dayanır. Kadın doğurganlığının genel olarak tüm kadınlar için benzer bir döngüyü izlediği varsayımıyla çalışıldığında, döngünün dikkatli bir şekilde gözlemlenmesiyle gebelik için düşük riskli günleri tahmin etmek mümkündür. Bununla birlikte, bu yöntem kusurludur çünkü kadının düzenli bir adet döneminin olup olmadığı gibi döngüyü etkileyebilecek belirli faktörleri yeterince ölçememektedir. Aynı zamanda hormonal değişikliklere göre ayarlamalar yapmaz, bu da adet döngüsünü etkileyebilir.
NFP yöntemlerinin gerçekten işe yarayıp yaramadığı sorusu, çeşitli nedenlerden dolayı yanıtlanması zor olabilir. Birincisi, herkesin NFP sınıflandırmasına giren ve olmayanlar konusunda hemfikir olmamasıdır. Örneğin, yukarıda özetlenen ritim yöntemi, genel olarak halk tarafından NFP olarak görülüyor, ancak Birleşik Devletler Katolik Piskoposlar Konferansı tarafından bu şekilde tanınmıyor. Filipinler Katolik Piskoposlar Konferansı’nın sadece ritim yöntemini tanımakla kalmayıp, geçmişte resmi olarak desteklediği de unutulmamalıdır. NFP yöntemlerinin kullanımını gösteren istatistikler, sürekli olarak Katolik nüfuslar arasında bile nispeten popüler olmayan bir seçim olarak gösterilse de, ülkeden ülkeye farklılık gösterme eğilimindedir. Bununla birlikte, ağırlıklı olarak Katolik olan ülkelerde NFP kullanımına ilişkin çok az verinin bulunması dikkat çekicidir.
GIPHY App Key not set. Please check settings