Hiç yüzeyde görünenden daha fazlası olduğu hissine kapıldınız mı? Çocukken bir göletin yanında yürüyüp bir çakıl taşı almış olabilirsiniz. Sonra, içinizde enerji büyüdü, zihninizi içinizde sinyaller göndermeye ve bu kayayı elinizle almaya yönlendirdi. Zihniniz, bedeniniz ve ruhunuz birleştikçe, bu kayayı bu havuza fırlatan bir enerji itişiyle sonuçlanan koordineli bir çaba gerçekleşti.
Bu itici gücün etkileri, havuzun yüzeyinde havuzun dış kenarlarına doğru giden bir dalgalanma etkisi yarattı. Sen ve ben, varlığımızın özündeki aynı itici güçüz. Her şey enerjidir. Hemen göremesek de, hepimiz orada olduğunu biliyoruz.
Hayatımızda bu enerjiye veya ruhumuza dokunmamızı sağlayan beş deneyim vardır.
Şunu hatırlayın: “Bizim için en insani olan, genellikle en kutsal olandır.”
Ruhumuza şu şekillerde dokunuyoruz:
1. Koku Duygusu.
Nefes aldığımızda dünyamızı kucaklıyoruz. İç benliğimize çeşitli aromalar çekeriz. Çevremizdeki dünyayı ele geçirmek ve bizi özüyle doldurmasına izin vermek bizim fırsatımızdır. Nefes alırken, ruhumuz, görülemeyecek olanla birleşen yeryüzü ile özdeşleşerek çevresindeki dünyayı emer. Kendini sınırsız şekillerde ifade eden ruh deneyimidir.
2. Lezzet Duygusu.
Lezzet, dünyamızın farklı niteliklerini somut bir şekilde deneyimlememizi sağlar. Çocukken dünyamızı tat duygusuyla deneyimledik. Sanki hayatımız yutulacak gibiydi. Gerçek anlamda, tat alma duyumuz, önümüzde olanı, yani yemek, deneyimler veya yaşam tarzını beğenip beğenmediğimizi belirlememize yardımcı olur.
3. Dokunma Duyusu.
Dünyayı hissetme yeteneğimiz vücudumuzu uyandırır. Dokunma, vücudumuza karıncalanma hissi şeklinde titreşimler gönderir. Bu karıncalanma hisleri, bedenimizin ruhun yaşamlarımızdaki yönünü ve dünyadaki yerimizi anlamasına yardımcı olan bilinç ifadesidir. Ruhumuzun evidir, ancak vücudumuz onu tek başına tam olarak içeremez. Aynı zamanda bedenimiz, ruhumuza dair eşsiz ifademizi yayan bir semboldür.
4. Görme Duygusu.
Görme armağanı, çevremizdeki dünya ile görsel temas yoluyla dünyayı ele geçirmemizi sağlar. Çevremize girdikçe, onun bir parçası oluruz ve o bizim bir parçamız olur. Sonunda, içten görme yeteneği yaratarak bu görme hissini derinleştiririz. Bu noktada, sadece onlarla değil, kendi gözlerimizle görebiliyoruz. Burada ruhun gözleriyle görüyoruz. Koşulsuz sevginin gözleriyle görürüz.
5. İşitme Duyusu.
Gerçekten ne duyuyoruz? Sesler, başka bir varlığın titreşimleriyle etkileşime giren yankılar, titreşimlerdir. Her sesin ya da sözcüğün arkasında bir ton, bir ses kalitesi vardır, içimizde bağlantı kurabiliriz. Sesin rezonansı, içimizde itmeyi ya da kuşatmayı seçebileceğimiz sinyaller yaratır. Önümüzde görünen şeyin bu içsel niteliklerini seste kavradıkça, başka bir kişinin, yerin veya şeyin ruhuyla uyum sağlarız.
————————————————– ——————————
Bir gölete bir kaya attığınızda, dibe kadar yüzerken izlemekte zorlandığınızdan şüpheleniyorum. Kayanız havuza ne kadar derin girerse, beş duyunuzla görmek o kadar zorlaşır. Kendinize dair daha yüksek bir his devreye girer.
Hayal gücünüz ve kalbiniz bu deneyime bakış açınızı yönlendirmeye başladığında, ruhunuz ortaya çıkar. Kayanızın sonunda hedefine ulaştığını anlayabileceğiniz ve bildiğiniz parçanızdır. Havuzun temelini yüzeyinin altında göremiyor olsanız da, orada olduğunu biliyorsunuz.
Sam Oliver, “Integrating the Feminine Spirit: Returning to the Womb of Creation” kitabının yazarı
GIPHY App Key not set. Please check settings