Günümüzün teknoloji dünyasında kişiselleşmek için yeterli fırsatımız yok. Hayat hızlı ilerliyor ve herkesin acelesi var gibi görünüyor. Telefonu çeviririz ve makinelerle konuşuruz. Bilgisayarda oyun oynayarak, birbirimize e-posta göndererek veya web sayfalarımızda çalışarak uzun saatler geçiriyoruz. Ofis ortamında bile, bir görev listesi vermek için yanından yürümek yerine 3 fit ötedeki kişiye e-posta gönderiyoruz.
Beni yanlış anlamayın. Teknolojiyi seviyorum. Bilgisayarım olmadan hiç hayal edemiyorum ve günümün büyük bir bölümünü çevrimiçi çalışarak geçirmekten suçluyum. Bilgisayar ve internet birçok fırsat sunuyor. Artık İnternet bağlantım dışında ücretsiz olarak dünyanın her yerinden kişilerle iletişim kurabiliyorum. Dikkatle taranırsa gençlerin parmaklarının ucunda bir eğitim dünyası vardır. Teknolojinin hayatımıza getirdiği birçok faydayı açıklamaya devam edebilirim. Ancak, bu makalenin özü bu değil.
Günümüz dünyasının teknolojik çağının bir sonucu olarak, birbirimizle kişisel temasımız azalmaktadır. Kişisel olma fırsatından tam anlamıyla yararlanmalıyız. İnsanlar birbirine yabancı hale geliyor. İnsanlar yaşama işine devam etmek ve sokakta başlarını sallamadan birbirlerinin yanından geçmek için acele ediyorlar.
Bugün dünyada neden bu kadar çok klinik depresyon olduğunu merak ettiniz mi? Gençlerimizin neden bu kadar üzüldüğünü kendinize sorun. Neden bu kadar çok kişi intihara teşebbüs ediyor veya daha da kötüsü sınıf arkadaşlarının veya ailelerini öldürüyor. Ben bunu yaparken daha fazla kişisel dokunuşa ihtiyacımız olduğu sonucuna varıyor musunuz?
Bir bankada sıraya girdiğinizde ve birisi size dönüp gülümsediğinde nasıl hissettiğinizi fark ettiniz mi? O gülümsemeden önce çok endişeli hissediyordunuz, muhtemelen sabırsızlıkla ayağınıza vuruyordunuz. Orada uzun bir sırada beklemekten çok mutlu değildin. Yapacak işlerin vardı ve her dakika daha fazla hayal kırıklığına uğruyordun. Hepimizin yaşamak zorunda olduğu sıradan işlerden biriydi. Sonra yanınızdaki kişiden bu gülümseme gelir ve birden kendinizi çok daha iyi hissedersiniz. Geri gülümsemeye mecbursun. Bunu, gülümsemeye karşılık vermek doğal bir eğilimmiş gibi, onu düşünmeden yaparsınız.
Bir düşünün, birisi size gülümsediğinde kendinizi gülümsemeye mecbur hissetmiyor musunuz? Ruh halinizi değiştirip sizi hayal kırıklığına uğramış bir zihin çerçevesinden çıkarırsanız değil mi? Ama bu gülümseme bundan çok daha fazlasını yapıyor. Kabul edilmiş ve beğenilmiş hissetmenizi sağlar. Birisi önemsiyor ve yaşadıklarınızı paylaşıyor. Sizi bir grubun parçası, insan ırkının ayrılmaz bir parçası yapar. Toplumumuzun böyle olduğunu düşünmüyorsanız, gençlerimizin neden çetelere katıldığını araştırın. Çocuklar size ait olmaya, bir şeyin parçası olmaya çalıştıklarını söyleyecekler. Çete, ailenin bir uzantısı haline gelir.
Gülüşte güç var, görüyorsunuz. Sanki o anda birisi bir asa salladı ve tüm angarya ortadan kayboldu. Birdenbire sıcak ve duyarlı hissediyorsunuz ve size gülümsemeyi teklif eden kişi, dikkatli olmak için yabancı birinden yakın bir ruha geçti. Bazen bir konuşma başlar ve şimdi sıradan angarya aslında eğlenceli bir deneyime dönüşür. Artık kendinize ve eğlenmenize rağmen hayal kırıklığına uğramış ve aceleci hissetmiyorsunuz. Dünya artık soğuk, korkulu ve acı yerine sıcak ve bulanık.
Gülümsemenin ve almanın dünyanın sorunlarının çözümü olduğunu ima etmek istemiyorum ama başlamak için çok iyi bir yer. Hepimizin bu aidiyet duygusunu hissetmeye ihtiyacı var. Sonuçta aynı insan ailesinin tüm üyeleriyiz. Kalplerimizde ve zihnimizde birbirimizi kucaklamak için harekete geçmeliyiz.
Öyleyse devam et ve gülümse. Sana meydan okuyorum. Ama dikkat et. Dünyayı yaşamak için daha dostça bir yer bulabilirsiniz. İnsanların sıcak, kibar ve minnettar olduğunu fark edebilirsiniz. Gülüşün sadece onların gününü yapabilir.
GIPHY App Key not set. Please check settings