Hayatın anlamını hiç düşündün mü? Neden buradayız? Belki de bu sorular, almamayı tercih ettiğimiz bir haber aldığımızda, bir amcamın, sevgili bir teyzenin, bir arkadaşın yanlış sebeple ölen eşinin vefatını aldığımızda ortaya çıkar. Hayatın çemberi bu diyerek haberi haklı çıkardığımda kendime inandığımdan emin değilim.
Gazetelerdeki ölüm ilanlarını okumayı alışkanlık haline getirmiyorum ama ara sıra yabancılar hakkında okuyorum. Birçoğu uzun ve dolu bir hayat yaşamış, topluma anlamlı bir şekilde katkıda bulunmuş, topluluklarında görünür olmuştur. Aileleri ne kadar gururlu olmalı diye düşünüyorum, yaşadıkları acı ve kederi de hayal ediyorum. Kansere yenik düşen ve geride bir eş ve iki çocuk bırakan 42 yaşındaki babayı okudum ve bunun ne kadar adil olduğunu merak ediyorum. Gözlerim yaşlarla dolduğu için bir kazada trajik bir şekilde ölen küçük çocuğu okuduğumda kalbim ağrıyor.
Ben ölüme yabancı değilim. Beni korkutuyor ve bununla pek iyi başa çıkmıyorum. Ben ölümü duygusal olarak bunaltıcı buluyorum. Acı, şefkat, üzüntü, acı, empati, aşk bir tsunami gibi bir arada yuvarlanmış.
Lise arkadaşlarımı kazalar, uyuşturucular ve hastalıklar yüzünden kaybettim. Küçük kızları intihar ettiğinde aile üzerindeki etkisini ilk elden gördüm. Pek çokları gibi ben de akrabalarıma ancak onlar gittikten sonra veda ettim.
Ölümden neden bu kadar etkilendiğimi bilmiyorum. Her zaman düşündüğümden değil. Belki bilinçaltında bir ebeveynin, kardeşin, aile üyesini kaybetmekten korkuyorum. Belki bencilim, ölmek istemeyen bir korkağım.
Gençler nadiren ölümü düşünürler, sanki yenilmezmiş gibi hayatı yaşamakla meşguller. Yaşlı insanlar ölüme hazırlanma ve olayı doğal ve kaçınılmaz bir olay olarak kabul etme eğilimindedir. Deneyim ve gerçeklik duygularını yumuşattı. Keder ve incinme hala oradadır, bireyin hayatının olumlu yönleri üzerine düşünceler de öyle. Bazıları için en büyük endişeleri, cenazelerine katılacak olan arkadaşlarını dışarıda yaşayıp yaşamayacaklarıdır.
Belki bu yaşlanma süreci sadece sevdiğimlerin değil, sadece gazetede okuduğum kişilerin kaybına karşı daha az duyarlı olmama yardımcı olur. Ölüm korkumun yaşama olan tutkumdan çok daha fazlası olduğuna şükrediyorum. Bu yüzden olmalı.
Peki bu ölüm tartışması bizi nereye götürüyor? İnançlarınıza bağlı olarak bir yolculuğun sonu veya yenisinin başlangıcı olabilir. Bir mezar taşınız olsaydı, ne yazar? Burada, misyonumuz, amacımız, amacımız nedir sorusuna geri dönüyoruz. Bir ödül şöyle okuyabilir: “Çevresindeki insanlara değer veren, başkalarına saygı duyan ve karşılaştığı herkesin hayatında olumlu bir fark yaratan dürüst bir insan burada yatar.” Başkalarının bizi nasıl hatırlamasını istediğimizi düşünürsek, yaşam yolunda bize yardım edecek değerli bir pusula sağlayabilir.
Kusursuz bir dünyada, belki de özen ve anlayış toplumumuzun ve ülkemizin çok ötesine geçebilir. Hakikat, adalet, barış ve karşılıklı saygı arzusuna dayalı ortak bir bağ hayal edin.
Ölüm konusunda pek bir şey yapamayız. Hayatı çok etkileyebiliriz – kendimiz ve diğerleri.
GIPHY App Key not set. Please check settings