içinde

Başkalarının Onayına mı İhtiyacınız Var?

"İş yerinde, toplantılarda ne zaman konuşmak zorunda kalsam, çok stresli oluyorum."

“İş yerinde, toplantılarda ne zaman konuşmak zorunda kalsam, çok stresli oluyorum.”

“Ders alıyorum ve her zaman elimi kaldırıp soru sormaktan korkuyorum.”

“Bire bir iyiyim, ancak bir gruba girer girmez o kadar gergindim ki buna dayanamıyorum.”

“Kadın arkadaşlarımla tamamen rahatım, ama hoşlandığım bir erkekle birlikte olur olmaz kendim olamam.”

Bu insanların her biri, onay almak ve onaylanmamaktan kaçınmak için endişeli ve streslidir. Kendilerine kaygılarına neden olan ne diyorlar?

“Tanrım, söylemek istediklerimi unutmasam iyi olur ve kendimi aptal yerine koyayım.”

“Öğretmen, sormak istediğim sorunun aptalca bir soru olduğunu düşünebilir.”

“Yanlış bir şey söylersem kimse benden hoşlanmaz.”

“Tamamen aptalca bir şey söylemesem iyi olur.”

Bu insanların her biri kendilerine kaygıya neden olan şeyler söylüyor ve bu kendini yargılayıcı ifadelerin altında daha derin bir inanç var:

“Yanlış veya aptalca bir şey söylersem veya yaparsam, benden hoşlanmayacaklar ve bu da iyi olmadığım anlamına geliyor.”

Onay ihtiyacı ve onaylanmama korkusu, başkalarının sizin değerinizden sorumlu olduğu inancından kaynaklanır. Eğer senden hoşlanırlarsa, iyisin ve eğer senden hoşlanmazlarsa, iyi değilsin.

Başkalarının onayını arayan bir kişiyseniz, o zaman başkalarını değer duygusundan sorumlu tuttunuz.

Bir çocuğunuz olduğunu hayal edin ve bu çocuğu sevmek yerine, tanımlaması için çocuğu başkalarına vermeye devam edin. Bu çocuğa “Doğru yapsan iyi olur çünkü senden hoşlanmıyorlarsa, o zaman iyi değilsin.” Sonuç, çocuğun kendisini çok güvensiz ve sevimsiz hissedeceği, çünkü onu onay için başkalarına vermeyi sürdürdünüz.

Başkalarını değer duygunuzdan sorumlu yaptığınızda, aynı şeyi içsel düzeyde de yaparsınız – kendi iç çocuğunuzu başkalarına verirsiniz. Kendi değerinizi tanımlamak yerine, bundan başkalarını sorumlu tutuyorsunuz.

Bu yaşamanın çok zor bir yolu. Onay almak ve onaylanmamayı önlemek için sürekli olarak başka birinin sizden ne istediğini anlamaya çalışmalısınız. İyi ve kötü hisleriniz nasıl göründüğünüze ve nasıl performans gösterdiğinize bağlıdır, bu nedenle sürekli ayak parmaklarınızın üzerinde olmalısınız.

Ya kendi değerinizi tanımlama sorumluluğunu üstlenirseniz? Bunu nasıl yapacaksın?

Kendi değerinizi tanımlamadaki sorunlardan biri, kendinizi ebeveynlerinizin, öğretmenlerinizin, kardeşlerinizin ve akranlarınızın gözünden görmeye programlanmış olmanızdır. Büyürken yargılandıysanız, eleştirildiyseniz, reddedildiyseniz veya alay edildiyseniz, başkalarının sizin imajınızı kendi zihninize dahil etmiş olabilirsiniz. Böylece yaralı benliğinizden – programlanmış ego zihninizden kendi değerinizi ve sevilebilirliğinizi tanımlayamazsınız. Kendinizi yargılamanın değil, sevginin gözüyle tanımlamalısınız.

Kendinizden daha yaşlı, daha bilge bir yanınızı hayal ederek başlayın ya da sizi gerçekten seven çocukluğunuzdan birini hayal edin. Kendinizi bu diğer kişinin gözünden ya da daha yaşlı tarafınızdan bir çocuk olarak görebildiğinizi hayal edin. Ne görüyorsun? Masumiyetinizi, sevginizi, merak duygunuzu, yaratıcılığınızı, canlılığınızı görebiliyor musunuz? Özünüzde kim olduğunuzu – gerçek Benliğinizi görmeye açık.

Gerçekte kim olduğunuzu görmeye çalışacak olsaydınız – yaralı programlanmış benliğinizde kim olduğunuzu değil, öz Benliğinizde kim olduğunuzu – kendi güzel özünüze değer vermeye başlarsınız. Özünüze değer verdikçe, kendinize daha nazik, daha sevgi dolu şekillerde davranmaya başlarsınız.

Bunu ne kadar çok pratik yaparsanız, kendiniz hakkında o kadar iyi hissedeceksiniz ve başkalarından o kadar az onay isteyeceksiniz. Zamanla ve pratikle kendinizi çok daha mutlu ve huzurlu hissedeceksiniz!

Ne düşünüyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

GIPHY App Key not set. Please check settings

Hedeflerinize Daha Hızlı Ulaşmak İçin Odaklanmanız Gerekiyor mu?

Biraz neşelenmek için nedenlere ihtiyacın var mı?